Hitchcockçu Gerilime Bakış "Arka Pencere"
- Ayça Karakaya
- 9 Eki
- 4 dakikada okunur
1954 yapım Arka pencere filmi, Cornell Woolrich'in “Had To Be Murder“ adlı kısa öyküsünden uyarlanmıştır. Yönetmen Alfred Hitchcock, hikâyede cinayetin nasıl olacağı konusunda yaşadığı sorunlar nedeniyle İngiliz basınından iki ayrı haberi konu olarak filme dâhil eder. Yönetmenin güzel ve sarışın başrol kadın oyunculara olan tutkusunu bu filmde de Grace Kelly ile görüyoruz.

Arka Pencere Filmi Konusu
Gazete fotoğrafçısı Jefferies’in görev başında geçirdiği kaza sonucu bir bacağı kırılmış ve belden itibaren alçı içindedir. Bu durumda evden çıkamayan Jefferies penceresinden sürekli komşularını izlemektedir. İzleme aktivitesinden oldukça keyif alan Jefferies pencereden gördüğü dairelerde yaşayan her bireyi tanımaktadır artık. Hasta karısına bakan komşusu Lars Thorwald’ın dairesi Jefferies’in dikkatini çeker ve Thorwald’ın cinayet işlediğini düşünür. Bu düşüncesine hemşiresi Stella ve kız arkadaşı Lisa karşı çıkar ve onun paranoya yaptığını söyler. Komşusunun cinayet işleyebileceğini arkadaşı dedektif Doyle’a anlatır fakat o da Jefferies’e inanmaz. Sonrasında ise başka bir komşunun köpeğinin öldürülmesi ve Thorwald’ın garip davranışları Lisa ile Stella’nın da şüphelenmesini sağlar. Jefferies’in cinayet konusunda yanılmış ya da yanılmamış olması filmdeki temel beklenti ve merak unsurlarından birisidir. Gerçeği öğrenmek ve cinayetin ipuçlarını bulabilmek için Lisa, Thorwald’ların dairesine girer. İzlendiğini fark eden Thorwald ise Jefferies’in yanına gider ve onu öldürmeye çalışır. Cinayet kanıtlanır ve Jefferies son anda ölümden kurtulur fakat artık iki bacağı da alçı içindedir.

Lisa ve Jefferies
Jefferies, maceracı, meraklı ve işine oldukça düşkün bir erkek karakterdir. Lisa ise filmin ilk sahnelerinde izleyiciye lüks hayatı olan modayı takip edip giyinmesini seven zengin bir kadın karakter olarak sunulmuştur. Jefferies, modayı ya da lüks ihtiyaçları umursamayan maceracı bir eş isteğine karşın, Lisa’nın karakterini buna yakın görmüyordur. Filmde yansıtılan kadın imajına dair düşünceleri Jefferies ve Stella arasında geçen konuşmalardan anlaşılmaktadır. Jefferies, Miss Turso’da gördüğü ye, iç, eğlen hayat anlayışını Lisa ile özdeşleştirir ve kendi evlilik hayatının, yeni evli komşularının yaşadığı durumlar gibi olacağını düşünmektedir. Cinayet şüphesi Lisa karakterini değiştirmiş ve seyirciye cesaretli, zeki bir kadın karakter olduğu gösterilmiştir.

Jeffieries’in görüşlerini Lisa’ya açıkça ifade etmesi, aynı zamanda da cinayet şüphesini edinmesi ilişkilerini tekrar gözden geçirmesine neden olur. Lisa’nın cinayetin çözülmesindeki hamleleri, Jefferies’in, Lisa’da görmemiş olduğu ya da görmek istemediği özelliklerini fark etmesini sağlamıştır. Lisa’nın Jefferies ile evlilik düşünmesi fakat Jefferies’in isteksiz olması cinayetin çözülmesiyle son buluyor. Truffaut’ın, Hitchcock ile yaptığı söyleşide evlilik yüzüğünün çift anlam taşıdığını; hem bir kanıt hemde Jefferies’e bir mesaj niteliğinde olduğunu söyler.
Röntgencilik
Arka Pencere filminde başkarakter Jefferies komşularını gözetlemektedir bu gözetleme içinde büyük bir merak duygusunu barındırır. Jefferies’in bu merakı ve gözetleme isteği onun arzu nesnesidir.

Seyirciyle Kurulan İlişki
Doğrudan sinema izleme deneyimine gönderme yapan bu film sinema ilişkimizi anımsatan perdelerin açılmasıyla başlar. Jefferies ile izleyici arasında ortak bir haz ilişkisi kurulur. Aslında sinema seyircisinin film izlerken aldığı haz, Jefferies’in röntgencilik yaparken aldığı hazza benzer. Arka Pencere izleyici ve karakter ilişkisi bağlamında görmenin hazzı üzerinden düşündüren bir filmdir. Filmin karakteri Jefferies hem bir izleyici hem de başkahramandır.
Filmin ilk sahnesinde kamera etraftaki apartmanların avlusunda ve yüzeyinde gezinir. Jefferries’in olduğu dairede ise hareketini tamamlar. Bu açılış sahnesinden itibaren izleyici Jefferies’in bakışıyla özdeşleşlir. Filmin açılış sekansında Jefferies telefonda konuşurken avluda olan bitenleri de gözetler. Bu konuşmanın hemen ardından Jefferies’in hemşiresi gelir. Stella’nın "Dikizci nesli olup çıktık," biçimindeki suçlaması filmin ahlaki ikilemini başlatır. Seyirci Jefferies ile birlikte gözetlerken bir süre sonra Jefferies gibi aslında etik açıdan yanlış bir şeyin içinde olduğunu hatırlar. Gözletleme eylemi esnasında seyirci bunu unutarak karakterin bakışı ve merakı ile özdeşleşir.

Jacques Lacan Bakışı
Arka Pencere, gözün arzusuyla, Lacan'ın belirttiği üzere; “gözün açlığıyla” ve bakışla, açlığın nesnesi olarak işlev gören görüş alanı içerisinde nesne -petit a- nesnesinin görünüş biçimiyle ilgilidir.
Jacques Lacan'ın psikanalitik teorisinde, “objet petit a” ulaşılamaz arzu nesnesini temsil eder.
Film jeneriği, doğrudan pencereye yaklaşan kamerayla başlar ve pencerenin orta çerçevesi ekranı kapladığı anda kamera pencere pervazının tam üzerinde durur. Bu, odadan görünen manzarayla seyircinin gördüğü manzaranın tam tamına özdeşleştiği andır: Odadan görülebilen her şeyi görebiliriz. Odanın manzarasıyla bizim manzaramız birleştiğinde, kamera avluyu yavaşça sağdan sola tarar; bu sahnenin, açılan ve etrafına bakınan dev bir göz şeklindeki göz hareketimizle eşleştiği söylenebilir. Dev bir göz olarak pencerenin kameranın gözüyle veya bizim gözümüzle örtüşmesiyle sonuçlanan, kameranın doğrudan pencereye yönelme hareketi; bizim ve Jefferies’in olmak üzere iki bakışı betimler.

Arka Pencere'de gösterildiği biçimde, röntgenciliğin Hitchcockçu eleştirisi şuradadır: Röntgencinin kendisi zaten baktığı resmin içindedir, resmin içinde kendisini, kendi bakışını aramaktadır; resmin içindeki kendi varlığından, kendi bakışından büyülenir. Resimde dikkatini çeken şey ise resmin tutarlılığını bozan lekedir. "Ben eğer resmin içindeki bir şey isem, bu benim önceden leke, nokta olarak adlandırdığım perde biçimindedir daima" der Lacan. Resim tutarlı olsaydı, leke içermeseydi, büyük ihtimalle önemsemeyecekti. Röntgenci resmin kendisinden ziyade, içeriğinde yer alan kendi varlığından, kendi bakışından büyülenir.
Hitchcock'un Jeff için ve biz seyirciler için hazırladığı tuzak, röntgenciliğin Lacancı formülünde şu şekilde özetlenebilir: Görmek mi istiyorsun? Pekâlâ, bak öyleyse; kendi bakışına bir bak!

Işık ve Karanlık
Edebiyat, resim ve sinema gibi sanat dallarında; karanlık genellikle kötülüğü, ahlaksızlığı, cehaleti, nefreti, çaresizliği ifade ederken, ışık, iyiliği, ahlakı, bilgiyi, sevgiyi ve umudu temsil eder. Arka pencere filminde yönetmen bazı karakterleri ışıkla, parlak renklerle izleyiciye sunarken bazı karakterlerini özellikle karanlık ve gölgede konumlandırır.
Thorwald, ilk başlarda kötü bir figür olduğunu düşündürecek şekilde genellikle karanlık veya koyu renk giysilerle tasvir edilmiştir ardından cinayetin ortaya çıkmasıyla izleyici tarafından kötü bir karakter olduğu kanıtlanmış olur. Jefferies, film süresince giderek daha fazla gölge ve karanlık ortamlarda gösterilir ve bu da onun yaptığının etik olmadığını ve ahlaksız bir davranışa doğru kaydığı mesajını verir. Lisa ise ışık ile eş değerdir; Jeff'in röntgenciliğine duygusal bir bakış açısı getirir. O, parlak renkler içerisinde konumlandırılır. Fakat bununla birlikte Lisa da gizemin içine girerken sık sık gölgede tasvir edilir. Işık aynı zamanda bilgiyi sembolize eder. Çünkü Jefferies, ışık olduğunda komşularını görebilir ve onlar hakkında bilgi edinebilir. Karanlık olduğunda ise tahmin etmek için zorlanır. Edebiyat, resim ve sinema gibi sanat dallarında; karanlık genellikle kötülüğü, ahlaksızlığı, cehaleti, nefreti, çaresizliği ifade ederken, ışık, iyiliği, ahlakı, bilgiyi, sevgiyi ve umudu temsil eder.

Arka pencere 1954 yılında çekilmiş olsa bile, dönemin kadın erkek ilişkileri, röntgencilik ve başkalarının özel hayatlarına duyulan merak unsuru günümüzde hala canlılığını devam ettiren konulardır. Bu konuların gerilim unsurlarıyla iç içe işlenmesi ve seyirciyi de ayna tutarak hikayeye dâhil etmesi filmin unutulmaz olmasının en büyük etkilerindendir.
Yorumlar